İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunu Abdullah Altın Mersin’in tanınan kırtasiyecilerinden biridir. İş yerini eşi Emine Altın ile beraber yönetiyorlar. Bugün onlarla kısa bir röportaj yaptım.

Kırtasiyelerinin arka kısmındaki bir masaya oturup selamlaşarak röportajıma başladım.

  1. Öncelikle bu işe başlamaya nasıl karar verdiniz? Bize biraz bundan bahseder misiniz?

A.A :Önceden market işiyle uğraşıyordum, kırtasiyeci olan arkadaşıma okul sezonlarında yardım ediyordum. Her yıl böyle yapa yapa işi bir şekilde öğrenmiştim. Ondan sonra hâl işi yaptım dört beş sene sonra da o bilgi birikimimi kitap ve kırtasiye üzerinde değerlendirmek için arkadaşla ortak olarak kitap toptancısı açtık.

kişi, adam, iç mekan, oturma içeren bir resim

Açıklama otomatik olarak oluşturuldu
  • Ortak olmaya nasıl karar verdiniz?

A.A :Ben hâl işindeyken diğer arkadaşımla beraber görüşmelerimizde böyle bir şey yapabileceğimizi düşündük, sebze meyve işi ile uğraşırken arkadaşım açtı bende yanına geldim sonra ortak olarak.

  • Peki ortaklıktan ayrılmaya nasıl karar verdiniz? Bu ayrılma durumunun size ve işinize artısı eksisi nasıl oldu?

A.A :Çok bir kayıp yok çünkü biz ilanen iflas etmediysek de alacaklarımıza borçlarımıza baktığımızda iflas durumu söz konusuydu. Kazandığımızdan çok harcamışız, elimizdeki maldan daha fazla borcumuz vardı. Bunun üzerine arkadaşımla istişare edip ayrılmaya karar verdik.

  • Bu ayrılma döneminden sonra nasıl zorluklar yaşadınız? Bu sorunlarınıza nasıl çözümler buldunuz?

A.A :Bir şekilde hayat akıp devam ediyor. Sürekli böyle, zorluk olarak görürseniz zorluklarla karşılaşıyorsunuz demektir. İflas durumunda olduğumuz için ürünlerimizi bize düşen kısmını paraya çevirip borçlarımızı ödeme amacıyla biraz ekonomik satmaya karar verdim. O sırada muhtemelen belki piyasanın boşluğundan belki doğru bir karar olmasından kaynaklı ürünlerimizi sattık. Müşteri teveccüh gösterdi bir ilgi alaka oldu. Bir yandan ski borçlarımızı ödedik bir yandan yeni ürünler aldık onları ödedik. Bu şekilde bir yola gir yani. Bunlara kimi insan zorluk diyebilir ama hayatın rutin karşılaşılabilecek olayları.

E.A : Mesela yaşadığımız en büyük zorluk nakit sıkıntısıydı, o dönemde hiçbir banka kredi vermiyordu. Tabii adımıza da bir şey olmadığı için, verilmiyordu. Çok şükür ki vermemişler şu an tabii ki ama. Uygun satarak az kârla borçlarımızı ödemek nasip oldu.

      5) Bu sorun ve çözümler sonraki iş hayatınızda ne gibi önlemler almanıza     

sebep oldu? Ya da ne gibi faydalar sağladı size?

  A.A :Bu bir ahlak meselesi ticaret. Marka bilinirliği arttı, şehirde ciddi bir marka                                                 bilinirliğimiz var. Fiyatları yükseltsek bile insan davranışları gereği aslında müşterimizde anormal ölçüde bir kayıp olmaz ama bizim ahlakımız müşteri emin sıfatıyla geldiği için ona mahcup olmamak şeklinde ve aynı fiyat kârlık oranlarıyla devam ediyoruz. Yoksa biz tamam olduk, kemale erdik gibi bir yaklaşımla hareket etmedik. Ne fiyatlarımızı yükselttik ne davranışlarımızı değiştirdik.

6) Peki bu müşterilerden bazıları mutlaka sorun çıkartıyordur? Bununla nasıl başa çıkıyorsunuz?

A.A :Yani yaşamın her tarafında problemli insanlarla karşılaşırsınız illa ki bizim sektörle ilgili değil, memur olsanız çalışma arkadaşlarınızla, işçi olarak çalışsanız orda ki insanlarla. Bu tarz insanlarla geçimsiz olan, problem çıkarabilen insanlarla karşılaşılabilir. Biraz alttan alarak biraz izah ederek, açıklayarak, anlatarak bir şekilde çözüm buluyoruz yani.

E.A : Bir de zaten mesela yüz müşteride bir tane iki tane bu tür insan çıkıyor, istisna oluyor. Artık onları da tanıyıp ona göre davranıyoruz. Mesela seni çok fazla suiistimal etmişse net tavrını belli ediyorsun. Ama bunu bilmeyerek istemeyerek yapıyorsa nazikçe ifade ediyorsun. Hem sen yorulmuyorsun hem de karşı taraf incinmiyor diye düşünüyorum. Müşterilerimizi incitmemeye çalışıyoruz her anlamda. Alışverişte karşılıklı çıkarlarımızda zedelenmemeli tabii ki. 

7) Fiyatların sürekli olarak değişmesi sizi nasıl etkiliyor? Burada bir probleme yol açıyor mu?

A.A : Yani biraz fiyat karışıklığı oluyor devamlı değişmesi sonucunda. Uzun süredir devamlı değişen bir fiyat yoktu son bir iki senedir dolardaki hareketlilikten kaynaklı ürünlerinde ekseriyetinin yurt dışından gelmesinden dolayı fiyat değişimlerini direkt yansıtmak zorunda kalıyoruz. O da eski fiyat, yeni fiyat aldığımız fiyata göre kârlılık, veya alacağın ürünün fiyatına göre kârlılık oranıyla ilgili bir çelişkili durumlar yaratıyor. İşin içerisinde eskiden beri bulunduğumuz için belli öngörülerle fiyatlarımızı belirliyoruz. Hemen fiyat değiştiğinde uygulamıyoruz, aradan bir iki ay geçiş süreci oluyor sonra yeni fiyatlara geçiyoruz.

8) Burası büyük bir iş yeri olarak görünüyor , buradaki ürün giriş çıkışlarını nasıl takip ediyorsunuz?

A.A : Önceleri kara düzen yapardık yani her şeyi ben yapardım. Siparişleri, gelen ürünleri, sattıklarımızı. Tabii iş potansiyeli büyüdükçe altından kalkamaz olduk hatalar yapmaya başladık bizde bir muhasebeci arkadaşımızla artık hem girdileri kontrol edilsin hem fiyatlandırma hususunda yardımcı olmak için hem de kestiğimiz faturaların, alacaklarımızın tahsilatıyla ilgili bizlere yardımcı oluyor. 

kişi, adam, iç mekan, oturma içeren bir resim

Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

9) Son olarak sormak istediğim soru, Mersin’de tanınan bir kırtasiye olduğunuz biliniyor, bu sosyal hayatınızı nasıl etkiliyor?

A.A : Benim sosyal hayatımı çok fazla etkilemedi. Yani biraz şu tabirle söyleyeyim, karanlıkta gelip karanlıkta gidiyoruz. Onun için bir sosyal yaşamımız çok fazla yok ticaretle uğraşanlarında ekseriyetle yoktur zaten. Fakat çocukların sosyal hayatını etkilediğini düşünüyorum olumlu veya olumsuz olarak, onlar daha çok yansımalarını görüyorlar. Bizim hayatımız bu kare içerisinde geçtiği için önemli ölçüde bir sosyal hayatımız yok.

Peki Emine Hanım sizce?

E.A : Yani bayram, ölüm, düğün haricinde biz hep buradayız. Çok mühim olan işte dükkan kapanmadığı sürece, yine bayram gibi iki günlük süreçler dışında açığız. Yani sosyal hayatımız çok olmasa da bir şekilde ayarlıyorsun, düzen oturttuktan sonra tabii ki eskisi gibi olmuyor öyle rahat rahat geziyim gibi ama yine de çok şükür idare ediyoruz tabii ki.

iç mekan, kişi, tablo, adam içeren bir resim

Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

Sorularıma cevap verdikleri için teşekkür ediyorum ve hayırlı işler dileyerek oradan ayrılıyorum. 

Mersin Mavi Yeşil Kırtasiye Sahipleri:

ABDULLAH ve EMİNE ALTIN

Hanne Altın

10.11.20

Gazetecilik ve Hakikat İlişkisi

Tarih: 01.04.2020

Gerçekleştiği Yer: Zoom

Üsküdar Üniversitesi Fakültesi Yeni Medya ve Gazetecilik Bölümü tarafından düzenlenen söyleşide gazetecilikte hakikat ilişkisi konuşuldu. Yeni Medya ve Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Süleyman İrvan’ın moderatörlüğünde gerçekleşen söyleşide konuşmacı olarak Birgün gazetesinden Ümit Alan katıldı.

Ümit Alan, 1979’da Eskişehir’de doğmuştur. Muhtelif kurumlarda geçen eğitim serüvenini, Basın ve Yayıncılık Anabilim Dalında verdiği yüksek lisans teziyle bitirmiştir. 2000 yılından itibaren çeşitli gazete ve dergilerde yazılarıyla görünmeye başlamıştır. Haberler isimli hiciv programının senaryo yazarları arasında yer almıştır. 2009’dan itibaren BirGün gazetesinde Köşe Vuruşu isimli köşesinde düzenli medya yazıları yazıyor.

Süleyman İrvan: ”Gazetecilik doğruyu söyleme mesleğidir.”

Ümit Alan: ” Hakikat bize bedelsiz gelmedi.”

Konuşmacı TedX konuşmasını anlatarak başlayan Ümit Alan gazetecilikte hakikatten bahsetti.

Sağlık Haberciliği

Tarih: 08.04.2020

Gerçekleştiği Yer: Zoom

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Yeni Medya ve Gazetecilik Bölümü tarafından düzenlenen söyleşide sağlık haberciliği konuşuldu. Yeni Medya ve Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Süleyman İrvan’ın moderatörlüğünde gerçekleşen söyleşiye konuşmacı olarak gazeteci Esra Öz katıldı.

Esra Öz:” Türkiye’de umut tacirliği yapılıyor.”

Türkiye’nin ilk sağlık blog yazarı olan Esra Öz sağlık haberciliğinden bahsetti. ” Umut tacirliği Türkiye’de çok yapılıyor. Bununla ilgili iki örnek vereceğim; birincisi obezite, sağlık bakanlığına bir proje hazırlayıp sunduk bu proje obezite medya kılavuzu hazırladık. Obezite haberleri nasıl yapılmalı nelere dikkat edilmeli? diye ve bu kılavuzu hazırlarken birçok gazeteyi taradık geçmişe doğru bir yıllık sürecini taradık, ve tararken de ne kadar abartıldığı ve ne kadar umut tacirliği yapıldığını gördük. Bir tek ürünü yediğiniz zaman sanki zayıflayacağınızı işte bitkisel kaynaklı olduğu iddia edilen hapların insanları yutar yutmaz iyileştirdiği iddia ediliyor gibi birçok örneği gördük. Ve bu kılavuzda gazetecilerin bu tip çengellere takılmaması ve o yemi yememesi gerektiğini söyledik ve yapılması gereken adımları da anlattık.


Gazetecilik Etiği

Tarih: 20 Mayıs 2020

Gerçekleştiği Yer: Zoom

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Yeni Medya ve Gazetecilik Bölümü tarafından düzenlenen söyleşide gazetecilikte etik konuşuldu. Yeni Medya ve Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Süleyman İrvan’ın moderatörlüğünde gerçekleştirilen söyleşide konuşmacı olarak Türkiye’nin tek medya ombudsmanı olarak medya eleştirileri yapan gazeteci Faruk Bildirici katıldı.

Faruk Bildirici, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesini bitirmiştir. Gazeteciliğe, Haziran 1980’de Cumhuriyet’te başlamıştır. 12 Eylül askeri döneminde sıkıyönetim ve eğitim muhabirliği, 1983 seçimlerinden sonra da Başkanlık, siyasi parti ve parlamento muhabirliği yapmıştır. daha sonra Haber Müdürlüğü görevinde bulunduğu Cumhuriyet’ten, Nisan 1992’de ayrılmıştır. Sabah Gazetesi’nde beş ay süren parlamento muhabirliğinden sonra Ekim 1992’de Hürriyet’e geçmiştir.. Yaklaşık beş yıl Hürriyet Ankara Büro Şefi olarak görev yaparken aynı zamanda yazı dizileri yazmıştır. En son olarak ” Medya ombudsmanı ”olarak kendi blogunda medya eleştirileri yazmıştır.

Faruk Bildirici: ”Gazetelerin yayın ilkesi kalmadı.”

Biraz kendi hikayesini anlatarak başlayan Faruk Bildirici gazetecilikte etikten, ve farklı noktalardan bahsetti.

”Evet belki hala yazılı olarak dursalarda fiilen bir kıymeti yok. Fiilen uygulandığı yok. Sadece bu şirket haberleri meselesinde değil hayatın diğer alanlarında hatta polis adliye haberlerinde bile uygulanmıyor artık onlar. Bir standart, ilke, kural kalmadı.”

Dijital Gazetecilik

Etkinliğin Adı: Dijital Gazetecilik 

Tarih: 13 Mayıs 2020 

Gerçekleştiği Yer: Zoom  

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Yeni Medya ve Gazetecilik Bölümü tarafından düzenlenen söyleşide Dijital Medyada Haberin Üretim ve Dağıtım süreçlerinde Değişimler konuşuldu. Yeni Medya ve Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Süleyman İrvan’ın moderatörlüğünde gerçekleştirilen söyleşiye Doç. Dr. Bilge Narin katıldı. 

 Doktora ve yüksek lisans eğitimini Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Gazetecilik Anabilim Dalı’nda tamamlamış olan Bilge Narin şu anda da Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümünde Doç. Dr. olarak görev yapmaktadır. Bir zamanlar Genelkurmay Başkanlığı için de çalışmıştır. İlgi alanları yeni medya, internet gazeteciliği, robot gazetecilik, gazeteciler için programlama dili, veri görselleştirme, yeni medya etiği. Akademik çalışmalarının yanında da öykü yazıyormuş.  
 

Bilge Narin: ‘’ İletişim araştırması yaparken hep üç şeye bakarız’’ 

Genelde iletişim araştırması yaparken üç şeye bakarız, ya üretim aşamasına ya medya metnine yani çıktıya ya da izleyicilerin onu nasıl alımladığına nasıl okuduğuna, dijital medya dediğimiz şey bunların üçünü de dönüştürdü. Bakacak olursak haberin üretim ve dağıtım sürecini çok fazla değiştirdi. Benim çalışma alanlarımda bunlar, robot gazetecilik haberin üretimiyle ilgili olan bir durum. 

Şu anki yayın kuruluşları genelde paylaşımcı değil. Kendi akış trafiklerini arttırmak için bonkörce dahili link verselerde, harici olarak sadece resmi linkler veriliyor nedeni ise rakip bir kuruluşa okuyucu kazandırmamak.

Süleyman İrvan: Sen Amerikan medyasınıda biliyorsun orda kaldın uzun bir süre. Peki sen şu an Türk medyasıyla Amerikan medyasını karşılaştırdığında dijital üretim arasında ne gibi farklar görüyorsun?

Bilge Narin: Öncelikle orda çok ciddi ekipler var.özellikle veri görselleştirme dediğimiz şey için ciddi bir emek harcanıyor, bizde hiç harcanmadığı kadar. Gazeteciye bunun için verilmiş yeterli zaman yok aslında.

GAZETECİLİKTE DİJİTAL DÖNÜŞÜM

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Yeni Medya ve Gazetecilik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Süleyman İrvan dersine TGS Akademi yöneticisi ve akademisyen Orhan Şener’i davet etti. İkili söyleşide gazetecilikte dijital dönüşümü konu aldı.

Söyleşinin gerçekleştiği tarih: 24.04.2020

Online söyleşi;

Süleyman İrvan: ”Şu şekilde başlayayım, dijital dönüşüm aslında devam eden bir şey Türkiye bu süreci sizce ne kadar yakaladı?’

Orhan Şeşen: ”Dijital dönüşüm böyle hype word e dönüşmüş halde. Çok fazla söylense de ortalık çoğu insan anlamını bilmiyor aslında. Bu nedenle de birden çok anlamı var gibi oluyor. Şirketlerde mesela dijital dönüşüm denince ne kast edildiği pek anlaşılmaz, gazetelerde de 1996-2000 gazetelerin ilk online olarak koyulması sürecinde ki bu Türkiye işte Radikal, Posta, Zaman, Hürriyetle başlamış bir dönem Serdar Kuzuloğlu’nun da başını çektiği. bu dönemde de işte internete koyalım var olalım diye düşünülüyordu, ama 2000’den sonra bilgisayaraların evlere gelmesiyle birlikte bu sefer insanlar ücretsiz haber tüketimine geçti, internetten gazetelere girmeye başladılar. o nokta da zaten olan olmuştu ve geri adım atılamadı. Bu işin doğası bu dendi. Reklamlardan para kazanırız hem zaten gazete satışını da engellemez, insanlar gazete almaya devam ederler diye düşündüler ve bunun dijital bir dönüşüm olduğunu düşündüler. Aslında bunu kimse bilinçli olarak dönüştürmedi kendiliğinden olan bir şeydi. sadece şunu biliyoruz ki New York Times 2014 yılında olması lazım, bu toplantı da diyorlar ki ‘Biz ne yapacağız?’ Bu süreci nasıl atlatacağız  kağıda mı devam edeceğiz yoksa başka bir şekilde mi devam edeceğiz.’ buna karar veriyorlar. Şuna karar veriyorlar : ‘Dijitalde tamamen açık değil, ödeme duvarımız olacak ve biz esas gelirimizi dijitalden kazanacağız.’ Böylece eskisinden de büyük bir New York Times görüyoruz şu an. Daha sonra da artık her şey önce dijital sonra basılıya geçti. Türkiye de buna bir önyargı vardı ‘Bizim insanımız para ödemez.’ gibi. Fakat Netflix ve Spotify uygulamaları gayet satın alındığı için artık böyle bir şey diyemeyiz.”

NARNİA’DA TÜRK HAYRANLIĞI!

Narnia Günlükleri'nin Televizyon ve Film Serileri Geliyor - SAT-7 ...

Hanne Altın 05.04.2020

NARNİA GÜNLÜKLERİNDEKİ TÜRK ESİNTİSİNİN RASTLANTI OLMADIĞINI BİLİYOR MUYDUNUZ?

Öncelikle evet belki Yüzüklerin Efendisi ve Harry Potter kadar büyük bir yankı oluşturmasada Narnia’nın fantastik evrende hatırı sayılır bir etkisi var.

C.S. LEWİS Narnia serisini 1939 yılında yazmaya başlıyor ve 1950 de ancak tamamlayabiliyor. Bu dönemde tam İkinci Dünya Savaşı yokluk dönemlerine denk geliyor. Bundandır ki seride çokça gördüğümüz Türk lokumunu yazar “her bir parça tam ortasına dek tatlı ve hafifti” diye tanımlıyor. Bu tanımdan yola çıkarak anlıyoruz ki yazar daha önce Türk lokumunun tadına bakma şerefine erişmiş ve ve aklından çıkaramamış. Seriyi okuyanlar ve izleyenler bilir ki dört kardeşin üçüncüsü Edmund’un Beyaz Cadı Jadis’ten tek isteği Türk lokumu olmuştur. O zamanlarda bu konu hakkında araştırma yapmış olan ‘Cara Stricland’ adındaki gurmeye göre yabancıların Türk lokumuna düşkünlüğü 1800’lü yıllara dayanıyor. Cara Striclan’ın araştırmasına göre lokuma o dönem rahatü’l hulkum (boğaz rahatlatan) denirmiş. Avrupalılar lokum yapmaya çalışsalar da kıvamını tutturamadıkları için Osmanlı’dan ithal etmişler. E böyle de pahalı olduğundan sadece zengin kesim yiyebiliyormuş. Ulaşması zor olacak ki C.S.LEWİS bu tatlıyı unutamamış.

Ama Narniadaki Türk esintileri bununla son bulmuyor. Çoğu kişi izlerken ya da okurken çeviri zannetsede eğer orijinal basıma bakarlarsa Aslan karakterinin Ingilizce ‘Lion’ değilde direkt Türkçe ‘Aslan’ olarak çağırıldığını fark eder. Kötülük tanrısının adı da ‘ Tash’ yani Türkçe taş kelimesinden gelmiştir. Serideki soylu yöneticilerin isimlerine bakarsak apaçık bir Türk kültürü sezebiliriz. ‘Ilgamuth Tarkaan’. Son olarak Beyaz Cadı’nın ismi olan Jadis’in cadı kelimesiyle benzerliğini fark etmişsinizdir.

C.S. Lewis and J.R.R. Tolkien defended the environment - CNN

Kendisi dinbilimci olan C.S. LEWİS’in yakın arkadaşı da bir dilbilimci olan J.R.R TOLKİEN’dir (Yüzüklerin Efendisi’nin yazarı). Bazı bilgilere göre Narnia ve Yüzüklerin Efendisi fikri kendi aralarındaki bir sohbet sırasında ortaya çıkmıştır. Bazı söylentilere göre de C.S.LEWİS çocuklara Hıristiyanlığı anlatmak için yazmıştır. Ne amaçla yazılırsa yazılsın C.S.LEWİS’İN hatırı sayılır bir Türk kültürü hayranlığı olduğu aşikar.

KORONAVİRÜSÜ NAM-I DİĞER COVID-19 NEDİR?

Koronavirüsü şu an pandemi olarak anılan bir virüs türüdür. Uzak Doğu’da ortaya çıkıp tüm dünyayı etkisi altına alan ve çok hızlı yayılan bir virüstür. Ülkeler yok etmek için canlarını dişlerine taksalarda şu an bilinen bir çözümü yoktur. Çok sayıda ölüme yol açtığı için bazı ülkeler sokağa çıkma yasağı dahi getirmişlerdir. Dünya genelinde toplam 19.675 kişi koronavirüsü yüzünden hayatını kaybetmiştir. Şu an en çok ölüm sayısı 7.503 kişiyle İtalya’dır.

KORONAVİRÜSÜ ile ilgili görsel sonucu

KORONAVİRÜSTEN KORUNMAK İÇİN NE GİBİ ÖNLEMLER ALINMALI?

Öncelikle çok önemli bir ihtiyacımız olmadığı müddetçe #hayatevesığar diyoruz ve çıkmıyoruz. Çıkmamız gerken olası durumlarda;

  1. Ellerimizin temizliğine 2 kat daha fazla özen gösteriyoruz.
  2. Kirli ellerimizle göz, ağız ve burnumuza dokunmuyoruz.
  3. Hasta olan insanlardan uzak duruyoruz.
  4. Etraftaki insanlardan en az 1 metre uzakta hareket ediyoruz.
  5. Seyahat ettiysek 14 gün kuralına mutlaka uyuyoruz.
sağlık bakanlığı eller nasıl yıkanmalı ile ilgili görsel sonucu

KORONAVİRÜS İLE İÇ İÇE OLAN ESNAFLA RÖPORTAJ YAPTIM!

OLAYLARI DAHA NET GÖREBİLMEK İÇİN MERSİN’DE BİR KIRTASİYECİ OLAN ABDULLAH ALTIN’DAN SORULARIMI CEVAPLAMASINI İSTEDİM.

1- Koronavirüs sizce nedir? 

ABDULLAH ALTIN: Tüm dünyayı etkisi altına alan bir pandemi hastalığıdır. 

2- Alınması gereken önlemler sizce nelerdir?

ABDULLAH ALTIN: Rutin olarak yaptığımız şeyleri daha dikkatli yapmak. Elimizi yıkamak, etrafa olan temaslarımıza dikkat etmek. Her zaman yaptığımız şeylerin sayısını arttırmak. 

3- Siz bu önlemleri hangi düzeyde alıyorsunuz?

ABDULLAH ALTIN: İnsanlardan olabildiğince uzak kalmaya çalışıyorum. Satış yaparken elimi yüzüme getirmemeye dikkat ediyorum. Elemanlarımı uyarıyorum. 

4- Aldığınız önlemlerin virüsün yayılmasına engel olduğunu düşünüyor musunuz?

ABDULLAH ALTIN: Bana kalırsa virüsün yayılmaması imkansız. O yüzden elimizden geleni yapıp , tevekkül ediyoruz. 

5- Sizce ülkenin ekonomisi koronavirüsle ne kadar etkilendi?

ABDULLAH ALTIN: Şu an insanlar çok farkında değil hazırı tüketiyorlar fakat birkaç ay sonra ciddi oranda etkilenecek gibi. 

6- Koronavirüs sizin ekonominizi nasıl etkiledi?

ABDULLAH ALTIN:Müşteri sirkülasyonu ciddi manada düştü. 1/10 oranda az kişi geliyor. 

7- Sizce medyanın verdiği bilgiler güvenilir mi?

ABDULLAH ALTIN: Medyanın verdiği bilgilere hiçbir zaman tam anlamıyla güvenmedim. Çok fazla bilgi kirliliği var.

SORULARIMA CEVAP VEREN ABDULLAH ALTIN’A TEŞEKKÜRLERİMİ SUNUYORUM.